Sitemde, Hürriyet Yazar Kafe’de ve Sinematek Dergisi’nde yayınlanan sinema inceleme-eleştiri yazılarım sayesinde film eleştirmeni Barış Saydam rehberliğinde yapılan Film Analizi atölyesine katılabilecek 10 blog yazarından biri seçilmem beni sevindirdi. Sinematek‘te sinema tutkunları gün boyu 3 ders yaptık:

 

1. Film analiz etme tekniği, filmlerin arka planı ve gizli mesajlarını okuma.

2. Alfred Hitchcock sineması.

3. Shadow of a Doubt filminin analizi, eleştiri ve tartışma.

 

film analizi
Sinematek’te Bumerang Deneyim Günü ve film analizi.

 

Film Analizi

Hürriyet Bumerang’dan sevgili Hilal Meriç ve Ahmet Erten’in yönetiminde gerçekleşen Bumerang Deneyim Günü etkinliğinde 10 sinema tutkunu çok şey öğrendik ve paylaştık. Eleştirmen Barış Saydam önce bir filmin anlam katmanlarını anlattı:

 

1. Göndergesel anlam: Filmin geçtiği dönem ve ortam.

2. Açık anlam: Herkesin anladığı, filmdeki olaylar ve sonuç.

3. Örtük anlam: Filmin derinindeki psikolojik ve sosyal gerçekler.

4. İdeolojik anlam: Filmin arka planında izleyiciye çoğu zaman fark ettirmeden verilen mesaj ve ders.

 

sinematek film analizi
Sinematek’te Barış Saydam’dan film analizi dersi.

Etkinlikte sinema analizini Oz Büyücüsü’nün arka plandaki anlamları, Anna Karenina karakterinin sinema tarihi boyunca birçok filmdeki tekrarı, Stanley Kubrick’in simetrik mekan kullanımı, Krzysztof Kieslowski‘nin The Double Life of Véronique filmindeki tek sahnede öykü anlatımı örnekleri üzerinden konuştuk.

 

alper metin sinematek
Gördüğünüz gibi filmi analiz ediyorum.

 

Alfred Hitchcock Sineması

Alfred Joseph Hitchcock 1899’da İngiltere’de doğdu, orta yaşlarında göçtüğü ABD’de gerilim filmlerinin büyük yönetmeni oldu. Londra’da mühendislik eğitimi gören Hitchcock; Psycho, North by Northwest, Vertigo, Rear Window ve The Birds gibi klasikleşmiş filmleriyle en çok tanınıyor. Tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Gerilim ve cinayet filmleri ustasının 70’e yakın filmi var. En önemli Hollywood yönetmenlerinden birisi.

 

hitchcock
Alfred Hitchcock ve unutulmaz pozu.

Sinematek’te Barış Saydam’dan Alfred Hitchcock filmlerinin ana özelliklerini dinledik:

 

1. Özdeşleşme: Hitchcock için korku sinemasında önemli olan, olayın kendisinden çok seyircide yarattığı o tedirgin bekleyiştir. Özdeşleşme taraf değiştirir; İzleyici filmde kendini bir karakterle özdeşleştirirken, zamanla başka bir karakteri daha yakın hisseder, taraf değiştirir.

 

2. Beklenti: Sonuçtan ziyade beklentinin yarattığı gerilim ve tedirginlik önemlidir.

 

3. Şaşırtma: Hitchcock izleyiciyi gerer ve pek çok kez şaşırtarak ezberini bozar. O güzel yüzlü masum çocuk ölümden kurtulamaz, genç kız evlenip mutlu bir yuva kuramaz..

 

4. Hitchcock tarzı gerilim: Alfred Hitchcock kovalamacanın montajını yapar. Suçlu, zanlı, kötü adam hep kaçar.

 

sinematek film yorum
Sinematek’te film analizi: Alfred Hitchcock ve Şüphenin Gölgesi.

 

Şüphenin Gölgesi

Alfred Hitchcock’un 1943 yapımı filmi Şüphenin Gölgesi (Shadow of a Doubt) en ünlü filmi değil ama kendisinin en sevdiği filmi. Psikolojik gerilim filmi Shadow of a Doubt, En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar’ a aday oldu. Bir genç kızın, çocukluğunun kahramanı olan dayısıyla ilgili derin hayal kırıklığını anlatan filmi için Hitchcock, “Cinayet ve şiddeti evlerimize, gerçekten ait oldukları yere geri getirdi.” demişti.

 

Şüphenin Gölgesi Shadow of a Doubt hitchcock
Şüphenin Gölgesi (Shadow of a Doubt) – 1943.

Senaryo: Thornton Wilder, Sally Benson, Alma Reville

Görüntü Yönetmeni: Joseph A. Valentine

Müzik: Dimitri Tiomkin

Oyuncular: Teresa Wright, Joseph Cotten, Macdonald Carey, Henry Travers, Patricia Collinge, Wallace Ford, Hume Cronyn

 

 

“Shadow of a Doubt”, 1991 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verildi.

 

Joseph Cotten shadow of a doubt
Joseph Cotten Shadow of a Doubt filminde Teresa Wright ile.

Santa Rosa, California’ da yaşayan bir genç kız olan Charlotte “Charlie” Newton (Teresa Wright), çekirdek ailesi ile olan monoton yaşamından fena halde sıkılmaka, hayatlarını değiştirecek bir şeyler aramaktadır. Tam da bu sırada annesinin en küçük kardeşi olan Charlie Oakley’ in (Joseph Cotten) onları ziyarete geleceği haberini alır. Dayısına bir sevgiliye olunabilecek derecede hayran olan Charlotte, onun gelişinin her şeyi değiştireceğinden emindir. Bence dayısına duyduğu hayranlık biraz hastalıklı.

 

Charlie Dayı geldikten hemen sonra gazeteci olduklarını iddia eden iki adam, ortalama Amerikan ailesini incelediklerini söyleyip onların evine ropörtaja gelir. Charlie Dayı, ailenin gazetecilere olan heyecanını paylaşmaz; aksine sinirli bir halde onlardan uzak durur. Gazeteciler ise özellikle onunla konuşmaya ve fotoğrafını çekmeye çalışmaktadır. Sonunda gazetecilerden biri Charlotte ile konuşup kendisinin aslında Dedektif Jack Graham (Macdonald Carey) olduğunu ve Charlotte’un dayısının zengin kadınları baştan çıkarttıktan sonra onları öldürüp paralarıyla kaçan bir seri katil olma ihtimali ile izlenmekte olduğunu anlatır. Farklı kentlerdeki şüphelilerin peşine düşen polis gerçek katili bulmaya çalışmaktadır.

 

sinematek yorum
Sinematek’te bir sinemasever olarak fişlenip kaydedildiğim fotoğraf.

Charlotte bu haber ile bir şok geçirse ve sevgili dayısının katil olabileceğine asla inanmasa da onun garip ve şüphe çeken hareketleri gittikçe daha çok dikkatini çekmeye başlar. Kimseye açamadığı bu geçek ile yaşayan Charlotte sonunda dayısının bu aranan adam olduğuna emin olur. Bu sıralarda polisten kaçan başka bir şüpheli vurulur ve polis onun gerçek katil olduğunu sanıp soruşturmayı bitirir. Bu duruma sevinen Charlie Dayı, Oakey kasabadan ayrılıp San Fransisco’ya gitmeye karar verir. Ancak yeğeni Charlotte’un her şeyi bildiğini fark edince paniğe kapılır ve ondan kurtulmak ister. Kaza gibi görünecek şekilde çeşitli kereler onu öldürmeye çalışır ama başaramaz. San Fransisco için trene bindiği gün ona hoşçakal demeye gelen Charlotte’un trenden inmesini engeller ve akabinde onu trenden atıp öldürmeye çalışır; ancak kazayla kendisi trenden düşüp karşı yönden gelen trenin altında kalır. Charlie Oakley, cenaze töreninde tüm bu olanlardan habersiz insanlarca yüce gönüllü biri olarak toprağa verilir; çünkü Charlotte gerçekleri sadece – artık sevgilisi olan – Dedektif Jack ile paylaşmıştır.

 

sinematek film analizi
Sinematek’te sertifikalarımızla. Hitchcock film günü.

Hitchcock, Şüphenin Gölgesi filminde bir çok ikilik kullanmıştır:

 

– Telgraflar: Genç kız Charlotte dayısına telgraf göndermeye postaneye gittiğinde dayısından bir telgraf alır.

– Merry Widow valsinin melodisi dayıdan kıza telepati yoluyla geçer.

– “İkiz gibiyiz” lafı.

– Filmde 2 dedektif, 2 şüpheli, 2 çocuk, 2 doktor, 2 amatör komşu dedektif, 2 cinayet teşebbüsü, 2 dedektif ziyareti, “İkiye Kadar” adlı bar, bu barda Charles’ın içtiği 2 brendi var.

– Her insan 2 yönlüdür; hem iyi hem kötü. İnsanların salt iyi veya salt kötü olmadıklarını anlatıyor bize Hitchcock. Türk sinemasındaki o sadece kötü ve melek kadar iyi karakterler saçmalığını Yılmaz Güney yıkarak gerçeği göstermişti bize.

 

Filmde her ikilik bir üçüncüye bağlanıyor:

1. Para: Dayıda var, kızda yok.

2. Vals: Önce dayı-kızı birleştiriyor, ama sonra ayıran bir unsur oluyor. Valsin adı “Şen Dullar”, dul katili dayıyı rahatsız ediyor.

3. Yüzük: Dayının kıza hediye ettiği yüzük önce birleştiren unsur, ancak cinayet delili haline gelince ayıran unsur oluyor.

 

Filmde Charlotte mükemmel bir Amerikan genç kızı karakteri çiziyor; tam da oğlanın eve götürüp ailesiyle tanıştırmak isteyeceği cinsten. Dayısına duyduğu anormal hayranlık gözlerini bağlıyor, adamın son derece şüpheli davranışları, kızın canını yakması, dayısına karşı en küçük bir antipati yaratmıyor onda.

 

Anne-kızın hep gülümseyen yüzleri bana biraz yapay geldi, hele annenin kocaman açtığı ağzıyla gülümsemesi oldukça yapmacık. Filmde çizilen “mükemmel Amerikan ailesi” tablosu aslında hiç de mükemmel değil; ailede herkes birbirinin sözünü kesiyor. Baba komşusuyla sürekli mükemmel cinayet senaryoları yazıyor. Anne fazla saf. Evin küçük kızı yaşının üç katı davranışlarda bulunuyor, adeta evdeki tek akıllı kişi. Genç kızımız bunalımda ve çareyi neredeyse (üzgünüm ama belki de gerçekte) aşk duyduğu uzaktaki dayısında arıyor.

 

Charlotte (Charli) Hollywood standartlarının ötesine geçerek dedektifin kanatları altına girmiyor, olayı kendisi çözmeye kararlı. Bunu sinemadaki ilk feminist karakterlerden biri olarak nitelemek fazla mı iddialı olur? Gerçeği öğrendiğinde tüm dünyası sarsılıyor. O artık asla eski Charli olamayacak, dayısı masum çıksa bile.

 

sinematek film yorum
Sinematek’in verdiği sertifika ve satın aldığım Film Dili kitabı. Alfred Hitchcock filmleri ve yorumu.

 

Hakkımda bilgileri burada görebilirsiniz: BEN KİMİM?

5 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz